1930 Yılında çıkan ilk sosyalist
roman özelliğini taşıyan kitap, geçimini el yapımı kumaşlarla sağlayan
Adaköy’ün Avrupa’dan gelen fabrikasyon kumaşlar sebebiyle geçim sıkıntısı,
ekonomik darlık yaşamasından dolayı hükümete isyan etmesini konu alır. Bu konu
etrafında ağa baskısı, devlet yönetiminin zayıflığı, dış devletlere verilen
ayrıcalıklar ve dışa bağımlı ekonominin zararları anlatılır.
Bugün Türkiye'nin çeşitli
yollarla içine düşürüldüğü, ülkemizi yıkıma sürükleyen emperyalist ve
kapitalist kuşatmanın köklerinin nerelere kadar uzandığı, Çıkrıklar Durunca
dikkatle okunduğunda, açıkça ortaya çıkacaktır.
Bolu’ya bağlı Adaköy de
Dudu adlı kadın bir gece rüyasında Hz. Ali’yi görür. Anlattığına göre Hz. Ali,
ondan evinin yıkılıp kendisi için türbe yapılmasını ister. Köylüler doğa üstü
güçleri olduğunu düşüldükleri Dudu’nun sözüne hemen inanırlar, evi yıkıp Hz.Ali
için türbe inşa ederler. Bu olay çevre köylere duyulur, yayılır. Gurbetteki
Hasan Adaköy e dönmüş, sevdiği Hatice’yi görmek ister. Hatice, Hasan’ın
yokluğunda köyün zengin eşrafından olan Sıddıkzade’ nin saldırısına uğramış, ona
direnince yüzüne yara açmıştır. Hatice tam Hasan’a kavuşacağı zaman Sıddıkzade
yüzünden vefat eder, Hasan bundan sonra Hz. Ali için yapılan dergaha yerleşir.
Sıddıkzade, köyün iktisadi gücünü elinde tutan ve babası Sıddık Ağa ile
birlikte ticaret yapan kişidir. Bu ikisi köylüyü borçlandırır, köylünün
elindeki yünleri ucuza alıp pahalıya satar. Borçlu halk Sıddıkzade’ye bu
sebeple zorunlu bir sevgi duyar.
Gerisi kitapta…