15 Nisan 2020 Çarşamba

Kitap: Dayının Casusları, Yazar: Aytunç ERKİN


    15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminin öncesinde yaşananları, bu yapının çok önceden tespit edildiğini, uyarıların üst kademelere yapıldığını ve ne yazık ki üst kademelerce görmezden gelindiğini belgelerle anlatan bir kitap. Bu belgelerin fotokopisini de kitabın son bölümünde yayınlamış.


     ABD merkezli istihbarat örgütünü yöneten Fethullah Gülen’in kod adı “Dayı”ydı.

     Tümgeneral Reha Taşkesen 2005 Ağustos’unda Kara harp okulu Komutanlığı’nı, Hulusi AKAR’dan devralıyor.
     Komutanlığının İlk aylarında üç Albay Reha Taşkesen’in odasına geliyor ve o zaman Binbaşı rütbesinde olan, FETÖ darbe girişiminin elebaşı olan Mehmet Dişli’nin Fethullahçı yapılanmanın önemli bir ismi olduğunu ve dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor.

     Sonrasında Reha Taşkesen; Okulun Harekât ve Eğitim Şube Müdürü Binbaşı Mehmet Dişli’yi sık sık odasına çağırmaya başlıyor ve okulla ilgili sorular sorarak rahatsız ediyor. Zamanla rahatsız olan Mehmet Dişli’ye bir yıl Amerika’da kurs çıkıyor. O zaman Reha Paşa, cemaatin Dişli’yi koruduğunu anlıyor.
     Cemaat bu sefer Reha Taşkesen ile uğraşıyor. Telefonlarını dinliyor, Genelkurmay ve Kara Kuvvetlerine isimsiz mektuplar gönderiyor. Reha Taşkesen, Hilmi Özkök’e bu mektupların cemaatle bağlantılı kişilerce yazıldığını incelemesinde sunuyor. Yeterli desteği alamayınca istifa ediyor.
İki soru var:
     1.  Görevi devralan Reha Taşkesen’e Mehmet Dişli’nin Fethullahçı yapılanmada önemli yeri olduğu ihbarı ilk günlerde yapılmışken, bugünün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar yıllarca beraber çalıştığı Mehmet Dişli’nin örgüt mensubu olduğunu neden tespit edemedi?
     2.  Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, isimsiz mektupları ciddiye aldı ama Reha Taşkesen’nin “ Askeri öğrenci arasında cemaat örgütlenmesi var” uyarısını neden ciddiye almadı? (sayfa 52)

     Yukarıda sadece bir örneğini okuduğunuzun onlarcası kitapta sunulmuş.
    
     Kitabı okuduktan sonra; ikaz uyarılara rağmen, FETÖ yapılanmasını görmezden gelen kişilerin devletin üst kademelerinde bu zamanda bile görev yapmasına anlam veremiyorsunuz.

Sonumuzun hayırlı olması temennisiyle…

13 Nisan 2020 Pazartesi

Kitap: Kitleler Psikolojisi, Yazar: Gustave Le Bon


     Kitleler insanlık tarihinde pek büyük roller oynamışsa da bunların sosyal yaşama olan etkileri bugünkü kadar önemli olmamıştır. Kitlelerin şuursuz hareketlerinin, bireylerin gayet bilinçli ve yerinde faaliyetleri durumuna dönüşmesi çağımızın temel özelliklerindendir demiş yazar.
     Önceki çağlarda kitlelerin fikirleri hesaba katılmazken günümüzde yeni bir güç olduğunu ve ne kadar kuvvetli lider olunursa olunsun kitlelerin gücüne direnç gösteremediğini belirtmiş kitap.
     Birey olarak sakin olan birinin kitle içinde olduğu zaman başka bir karaktere büründüğünü, bu karakterinde bilinçaltında olan davranışlar olduğunu, bu bilinçaltına da geleneklerin, ırkın yapısının etkili olduğunu, eylemlerinin kendi iradelerini inisiyatifinden çok ilkelliğin etkisinde olduğunu yazmış.
     Kitlelerin akıl ve mantığa göre değil, hayale göre hareket ettiği belirtilmiş.
    

     Kitaptan bazı bölümler:
     -Medeniyetlerdeki değişikliklerin seyrek olmasının nedenini o ırkın psikolojik yapısının temelinde bulunan istikrarlı, köklü, sabit unsurların ağır basmasıdır. (sayfa 8)
-Kavimler karakteristik özelliklerine göre yönetilirler. Bu özelliklere uymayan bütün kurumlar, hükümetler, kanunlar ödünç elbise gibi durur. (sayfa 69)
     -Kitleler gerçekleri bilse bile hoşlarına giden sahte hayallerin peşine giderler. Kitlelerin hayallerini yıkanlar onların kurbanı olurlar. (sayfa 86)
     -Toplum önünde iftiraya uğramış rakip eğer o iftira derecesinde sözler sarf etmeyip, bir takım delillerle karşılık vermeye kalkarsa o andan itibaren kazanma şansını kaybeder. (sayfa 142)

     Günümüz siyasetinden de örneklerini gördüğümüz birçok kitle davranışları bu kitapta açık bir şeklide anlatılmış.
     Kitleleri kontrol etme, onları yönlendirme, liderlerin özellikleri, seçimlerde kitlelerin davranışları, eğitim sistemlerinin yanlışlıkları, gibi birçok konuya değinen kitap okunmaya değer.



3 Nisan 2020 Cuma

Kitap: İşin Doğrusu Yazar: Mehmet BEŞERİ


  Dünün Osmanlı devletinde:
   Kimileri; Enderunu, Yeniçeriyi, Ayanı, Mültezimi,Şeyhi, Mollası, Kadısı, Dedesi, Hocası, Hacısı, İmamı, Ticareti, Ziraatı ve Zanaatı, Siyaseti, velhasıl kelam toplumda geçer akçe olan ne varsa hepsini ellerine geçirmiş; mazlum Anadolu insanının ensesinde boza pişiriyorlar, onlar cepheden cepheye savaşıp ölürken, kalan üç beş parça mala da el koyuyorlardı.
    Aynı şahısların torunları, ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletini; toplumun ticaretini, ziraatını, zanaatını, dinini, siyasetini yine işe yarar ne varsa ağırlıklı olarak ele geçirdiler.


    Bunlar; öyle bir tezgâh kurmuşlar ki, ülkenin güzellikleri, gelir kaynakları, bir eli yağda bir eli balda yaşama imkanları, yönetim kademeleri hep kendilerine;
Ölmek, sürünmek, rezillik çekmek yine Anadolu’nun o kavruk yüzlü, toprak suratlı çocuklarına…
    Dünün Osmanlısında, “kaymak tabaka “dediğimiz bu zatlar, nasıl ki yeri geldiğinde, yabancı ülkelerle iş birliği yapmaktan çekinmeyip, Ülkeyi parça parça edecek eylemlerin altına imzalarını attılar; bugün onların torunları da ayni işi dedelerinden bıraktıkları yerden yapmaya devam etmektedirler.

    Yaşadıklarımızın özeti budur. Tabii ki bilene ve anlayana. (sayfa 40)

    Atatürk, mevcut koşulları iyi tahlil eden bir siyaset adamı olduğundan dolayı, o günkü şartlarda içinde bulunduğumuz vatan topraklarından daha fazlasının elde edilemeyeceğini bildiği için Lozan’da çizilen sınırları razı olmuştur. Ancak, bütün hayali ve emeli, önüne çıkan her fırsatta sınırları genişletmek idi. Nitekim Hatay bu şekilde Türkiye’ye dahil edilmiştir.
    İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Atatürk yaşamış bulunsaydı, inanıyorum ki en azından Suriye, Musul-Kerkük ve On iki adaları sınırlarımıza katardı. (sayfa 48)

    Yabancılar, özellikle İngilizler, aynı zamanda, alttan alta, kendi ajanlıklarını yapan sahte din adamları vasıtasıyla Atatürk’ün “kendilerinin adamı olduğu” yalanını yayıyorlardı. Şimdilerde bazı salakların Atatürk’e düşman olmalarının ve eleştirmelerinin temeli buradadır. (sayfa 65)

    Çeşitli tarihlerde yazdıkları makaleleri bu kitapta toplayan yazar gerçekleri sorgulamacı bakış ile günümüzde yaşananları tarih ile birleştirerek ortaya dökmüş. Kesinlikle herkesin okuması gerektiği bir kitap olarak değerlendiriyorum. Bir solukta okunan kitaplardan.