24 Ağustos 2024 Cumartesi

Kitap: 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası, Yazar: İlker Başbuğ

     15 Temmuz Kalkışmasının öncesi ve daha çok da sonrasında yapılanları anlatan röportaj, kitap haline getirilmiş. Askeri darbe olarak tanımlamıyor, cemaatin silahlı darbe hareketi olarak tanımlıyor. Çünkü askeri darbe dendiğinde farklı oluşumların olduğunu, farklı noktaların olduğunu belirtiyor. (sayfa 20)

    Sonrasında; teşhisin doğru yapılmadığı için, alınan tedbirlerin de yanlış olduğunu belirtiyor. Kalp rahatsızlığı olan bir hastaya kanser tedavisi yapmaya benzetiyor. Gerçeğe yönelik, çözücü tedbirler alınmaz ise ilerde başka bir cemaatin de aynı şeyi yapabileceğini vurguluyor.

    MİT’in verdiği raporlarda 2002-2010 döneminde ordudan ilişiği kesilenler arasında Fetullahçı olmadığını ağırlıklı olarak Kurdoğlu grubunun olduğunu vurguluyor. Bu durumu MİT’e sorduklarında sonuç alamadıklarını yazmış. Bunun da Fetullahçıların kendilerine rakip olarak Kurdoğlu grubunu görmesinden dolayı olduğunu düşünüyor.

                

    Amerika bağlantılı olduğunu, amacının da silahlı kuvvetlerin dibe vurması olarak görüyor. Diyor ki “Silahlı Kuvvetlerin dibe vurmasını isterseniz son model bu olur. Darbeye teşvik edersiniz, provoke edersiniz, başlatırsınız ama darbenin başarısız olması için bütün tedbirleri alırsınız.” (sayfa 48)

    Darbe sonrası TSK’nın 200 yıllık yapılanmasını kanun hükmünde kararnamelerle değiştirilmesinin hem anayasaya aykırı hem de çözüme yönelik olmadığını belirtmiş. Siyasilerin, orduyu bölerek yönetmeye çalışmasının uygun olmadığını vurguluyor.

 

    Kitabın sonunda da tahliye olmadan önceki son savunmasının tam metnini yayınlamış. Her cümlesi ve eylemi demokrasi ve hukuk kurallarına göre olmuş.

    Kendisi ve TSK’nın gördüğü zarar düşünüldüğünde; Balyoz, Ergenekon davalarındaki demokrasi ve hukuk kurallarını hiçe sayan saldırılara, demokrasi ve hukuk kurallarına uyarak hareket etmek demek ki doğru değilmiş sonucu çıkabilir.

     Yapılanları bir örgütün planlı saldırısı olduğunu anlayan ve gerçeği gören İlker Başbuğ, bu saldırılara örgütün saldırdığı tarzda cevap verseydi belki kendisi daha çok yıpranırdı ama sonucunda maiyeti ve TSK daha az zarar görürdü diye de düşünmemek elde değil. Hatta bu davalar sonucunda TSK’ya yerleşen FETÖ mensupları belki darbe yapacak gücü de bulamayabilirdi…