18 Nisan 2021 Pazar

Kitap: İblisin Kıblesi, Yazar: Cengiz ÖZAKINCI

      Friedrich Nietzsche’nin “Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir.” sözünü kanıtlarcasına gelişmemiş toplumlarda din ve siyaset ayrılmaz ikilidir.

     Günümüzde İslam’ın bozulduğunu, gerçek İslam’ın bu olmadığını anlatan çoktur ama İslam’a zarar verenin kim ya da kimler olduğunu bilen, farkına varan kişi sayısı azdır. Farkına varmayanlar bilinçli ya da bilinçsiz olarak, aynı dinden/mezhepten bile olsalar kendi hariç diğer kesimlerin İslam’a zarar verdiğini söylerler.

    Küresel sermaye sahipleri özellikle ABD; üçüncü dünya ülkelerinde dinin yaşanmasını halkların dindar olmasını ister, bu yerine göre Budizm olur, İslam olur ya da diğer Hristiyan mezhepleri olur fark etmez. Din üzerinde gelişmemiş toplumları rahatlıkla kontrol edeceğine inanır. Din üzerinden ülke siyasetine girer kendi işbirlikçilerini tespit eder, destekler ve siyaset sahnesine sürer. Din ile siyaseti birlikte dizayn eder. Sebebi basittir, din ile insanları işbirlikçileri sayesinde uyuşturmak, yine işbirlikçiler sayesinde insanlarını yönetmek. Sonucunda da ülke kaynaklarını ve insanlarını sömürmek.

     Karşımıza; harcamalarının sınırı olmayan süper zengin küresel sermaye kesimi, bunlarla birlikte kendi ülkesini sömüren ama onlar kadar nemalanamayan zengin işbirlikçi kesimi ve sömürüldüğünün farkına varmayan, işbirlikçileri fütursuzca destekleyen önüne konulan bir lokma ekmeye dinin gereği şükrederek yaşayan fakir bir halk çıkıyor.

     Günümüzde de yönetiminde bulunanların çok önceden tespit edilip bu tedrisattan geçtiğini, hiç kimsenin şans eseri yukarılara gelmediğini görüyoruz.


      ABD 1945 yılından itibaren, Osmanlı son dönemindeki Batı Avrupa ülkelerinin yerini alıyor ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ilgisi başlıyor. Yukarda bahsedildiği üzere işbirlikçilerini yaratıyor ve İslam’a yeni bir tabiri “Siyasal İslamcı” tabirini sokuyor. İşte bu noktadan sonra hem ABD hem de çoğunlukla dindar görünen işbirlikçi kesim İslam’a zarar vermeye başlıyor. Toplum önünde Atatürkçü demeçler veren askerler de kapalı kapılar ardında Amerika’nın baskısı altında isteyerek ya da istemeyerek Siyasal İslamcılığı besleme, palazlandırma, yönetime getirme buyruğunu yerine getiriyorlar.

Siyasal İslamcılarla birlikte laik görünen askerlerin kıblesi artık ABD oluyor. Atatürkçü geçinen TSK generalleri ve Siyasal İslamcılar birlikteliğinin en büyük kanıtı; darbe yapan Kenan Evren’e Çevik Bir’e, Yaşar Büyükanıt’a göstermelik davalar açılması ancak sonucunda kendilerine hiçbir şey olmamasıdır.

     TSK dönem dönem; Batıyla elele verip İslam’a savaş açmış filan olmayıp, tam tersine, Amerika’nın baskısı altında batıyla elele vererek Siyasal İslamcıları palazlandırmıştır.

      Kitap, konusunda yazılmış kitapların en iyilerinden. Ülkem adına çok üzüldüğüm gerçekleri görmeme vasıta olan kitaplardan biri de bu kitap oldu. Ülkesini seven her vatanperver insanın bu kitabı kesinlikle okumasını tavsiye ediyorum.

 Kitaptan ilginç bazı bölümler:

---Razva Kavakçı’nın Amerika'ya niçin gittiği sorusuna; Türkiye'de tıp öğrenimi görmekteyken türban baskısıyla karşılaşınca okulu bir yılda bırakıp Amerika'ya gittim, yanıtını vermişti. Okul kayıtları; Kavakçı'nın yalan söylediğini, Türkiye'de bir değil dört yıl okuduğunu, ancak bu dört yıl içinde tembellik nedeniyle ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçemediği için okuldan atıldığını ortaya koydu. (sayfa 85)
---Arap-American ARAMCO şirketinin perde gerisindeki en büyük yatırımcısı Yahudi Rotschild ailesiydi. ARAMCOʻnun verdiği paralarla örgütlenen Rabıtayı İslamiye ve İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) gibi örgütler de bu Siyonist Yahudi ailenin güdümünde çalışıyordu. (sayfa 67)

--Bugün bile bazı kesimin aydın görüşlü ılımlı Müslüman dedikleri Mehmet Şevket EYGİ’in 30 Mart 1969 Tarihli Bugün gazetesindeki yazısından:

 "Müslümanlar 6. Filo'yu kıble ittihaz ederek namaz kıldılar!..

Müslümanlar ABD emperyalizmine alet oluyorlar!..

Bu Moskof itine "HOŞT!" demek lazım. (..)

Rusya ve Çin, Allah'ı inkâr ediyor; Amerika ise Allah'a inanıyor. Dini var. Amerika'da İslamiyet’i yayabilmek hürriyeti var. Amerika inançlarımıza hürmet ediyor. Amerika ehvendir (zararsızdır), ehaftır (hafiftir).

Rusya kızıl kafirdir, Amerika ise ehli kitaptır.”

     1969 yılında Türkiye’de İslamcılık ulusal onurdan yoksun Amerikancı yazılarla savunuluyordu. (sayfa 56)

 ---1951’de kurulan ve şu anda Türkiye’yi yöneten Siyasal İslamcı kadroların pek çoğunu yetiştirmiş bulunan İlim Yayma Cemiyeti biraz incelenirse, Siyasal İslamcılığın Amerikan beslemesi ve işbirlikçisi olduğu gerçeği apaçık ortaya çıkar. (sayfa 21)

---İlim Yayma Cemiyeti bağlantılı imam-siyasetçi ve imam-bürokratların neredeyse tümünün ortak bir özelliği vardı: ABD yandaşlığı…(sayfa 26)

---TSK ile Siyasal İslamcılar birlikte hareket etmişlerdir öyle ki 1986-2002 yılında aralıksız olarak ilim yayma cemiyetinin genel başkanlığını yapan 1980-1981 yılları arasında milli güvenlik konseyi Genel Sekreter yardımcılığı yapan general Hasan Sağlam’dır. (sayfa 27)

---Amerika kendisi dışındaki tüm ülkeleri din sorunlarıyla bunaltmak üzere dindarları güdümüne alarak Amerika çıkarları doğrultusunda eylemlere sürer. (sayfa 100)

---Eski Refah Partisi yöneticilerin de ilişkili olduğu Siyasal İslamcı İBDA-C örgütü ile PKK nın nasıl bir düşünce ve eylem birliği içerisinde olduğu kendi yayınlarıyla belgeli bir gerçektir. (sayfa 155)

---Abdullah Öcalan; MTTB, komünizmle mücadele derneği gibi Siyasal İslamcı örgütlerle bağlantılı bir Necip Fazıl hayranı olduğunu Perinçek’le yaptığı görüşmede söylüyordu. Bu gerçek, dindarlığın bölücülüğe engel, birleştirici bir üye olduğu savını çürütüyordu. (sayfa 243)

---Müslümanlığı çarpıtarak, Müslümanların din duygularıyla oynayarak, onları görünüşte Siyonizm’e, Yahudilere, Hristiyanlara karşı savaşa çağıran Panislamist Siyasal İslamcılar, gerçekte karşıymış gibi göründükleri Yahudilerin ve Hristiyanların maşasıdırlar.(sayfa 198)

---Türkiye’yi Panislamizm devlete dönüştürerek İslam ülkelerinin önderi yapmak düşüncesi 1945 yılından beri ABD’nin düşüncesidir. Bu düşünceyi uygulamak için de Siyasal İslamcıları işbirlikçi olarak seçmiştir. O günden bugüne Türkiye’de bu düşünceyi güden herkes bilerek ya da bilmeyerek Hristiyan Amerika’nın işbirlikçisi durumuna düşmektedir. (sayfa 197)

---Batı Avrupa'da De Gaulle ile ortaya çıkan Amerikan karşıtı esintiler, 1959'dan bu yana Türkiye Cumhuriyeti devletinde de görülmüş; Menderes 1959'da istediği parayı Amerika'dan alamayınca Sovyetler Birliği'yle anlaşmaya davranmış Amerika bu yüzden Menderes'i gözden çıkartmıştı. Menderes bu ortamda ABD’ye ters gelen işler yapmaya devam etmiştir. Örneğin, ağır sanayi kurulmasına karşı çıkan ve sanayi için kredi vermeyen ABD’yi kızdırmak pahasına Sovyetler’den borç alarak İskenderun Demir-Çelik, Seydişehir Alüminyum, İzmir Rafinerisi gibi fabrikalar kurmuştu. Menderes, tıpkı De Gaulle gibi Sovyetlere yöneldikten sonra devrilmiş ve asılmıştır. (sayfa 205)

---Refah Partisi 23 Nisan 1996 günü Yeni Yüzyıl gazetesinde “Eyalet Düzeni” istediğini açıklayacaktı. Eyalet düzeni istedikten üç ay sonra da Refah Partili milletvekilleri “Kuzey Irak’ta Kürt devleti istiyoruz.” diye açıklama yaptılar. (sayfa 257)

---Aydınlarımızın çoğu; Kur'an'ı gerçek niteliğiyle aktarmak sanki kendi sorumluluk alanlarına girmezmiş gibi davranmış ve böylece bilisiz yığınların Tanrı ve din konusunda bilgilendirilmesi işini, din ağalarına, çıkarcı din saptırıcılara, doğru us yürütme, doğru düşünme yetkinliğinden uzak, aydın-olmayan karanlık kimselerin eline terk etmiştir.  (sayfa 397)

---Geçmişte kovuşturmaya uğrayan çoğu Siyasal İslamcının; İslam ülkelerine değil de batı ülkelerine kaçıp eylemlerini batı ülkelerinden çok daha özgürce yürüttükleri belgelidir. Bu da Siyasal İslam’ın arkasında batı ülkelerinin olduğunun en büyük kanıtıdır. (sayfa 379)